FEDERASYON KURULLARINA SÖZ GEÇİREMİYOR!

Eklenme tarihi 29 Nisan 2010 Perşembe
Ekleyen: MaviKokart


FİFA eski hakemi ve MHK eski üyesi Sayın Ali AYDIN Zaman Gazetesindeki yazısında ilginç bir tespitte bulundu.

"Kim bunlar? Hangi maçta ne yaptılar? Çıkar için görevlerini kötüye kullanıp para mı aldılar, gayrimenkul ya da taşınabilir bir mal mı edindiler?" yenir yutulur gibi değil...

Bakalım Futbol Federasyonu Başkanı İzmirli Mahmut Özgener ve Merkez Hakem Kurulu'nun İzmirli Başkanı Oğuz Sarvan, derbiye atadıkları İzmirli yardımcı hakemlerin yönetimleri sonunda, yapılan bu suçlama karşısında ne yapacak?

F.Bahçe-Beşiktaş derbisi sonrası basının karşısına geçen Beşiktaş Kulübü Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, "Orta değil, bazı yardımcı hakemlerle, bazı kulüplere çıkar sağlandığını düşünüyoruz." dedi. Neyi kastediyor Sayın Toprak? Kızgınlıktan söylenmiş bir laf mı yoksa bildiği bir şeyler mi var? "Çıkar sağlamak!"... Bu söylemin hukuki karşılığı, 'suç' işlemektir. Peşi sıra 'ceza' gelmelidir. Konuşan, ne dediğini ispatlamakla, eğer yapan varsa suçunu çekmekle yükümlüdür.

Başta temiz futbol adına, cumhuriyet savcılarımız, derhal soruşturma başlatmalı. Bu beyandan yola çıkılarak maliyeyle işbirliğinde bulunulmalı. En az 15-20 yıl geriye gidilerek, suçlayanların, suçlananların ve suçlanmayan tüm hakem, hakem yöneticileri ve MHK'lara; "Nereden buldun?" ya da "Nasıl kazandın?" soruları sorulmalı ve mal varlıkları araştırılmalı.

Bu konuda TFF'nin nasıl bir duruş sergileyeceğini bilemiyorum; ancak hakemler ve gözlemciler genel merkez yönetiminin bu konuya duyarsız kalmayacaklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Türk hakemliği büyük töhmet altında bırakıldı. Doğruysa da değilse de herkes gereğini yapmalı. Bu söylemin hukuksal başvurusu da beklenmemeli. "Suç duyurusu"nda kim bulunacaksa derhal yapmalı ve bu büyük iddiayı araştırtmalı.

Diyarbakıspor Kulübü Başkanı Çetin Sümer'e, Gaziantepspor maçı sonrası verilen 30 günlük hak mahrumiyeti cezasının sebebini hatırlayalım hemen. Sümer, yaptığı açıklamayla, "TFF'nin saygınlığını zedelemiş, böylece futbolun marka değerini de düşürmüştü". Cezayı veren TFF Hukuk Kurulu, konuya çok hassas bir noktadan bakmış olsa gerek.

Şimdi dönelim yeniden Bilica'nın penaltı noktasını çukurlaştırmasına... Çok kısa süreli bir eylemde bulunsa hoşgörülü olunabilirdi; ancak herkesin gördüğü bu hareket, tepki gösterilmeyecek bir davranış değildi. Brezilyalının, para kazandığı işine, futbolun etik değerlerine, rakibine, oyuna, kendi takımına, taraftarına, Dünya ve Konfederasyon Kupası'nda 3.lük rütbesine yükselmiş Türkiye'nin vitrinine ne kadar saygılı dersiniz? İnsan, "Bilica bu hareketi, dünyanın hangi ülkesinde yapabilirdi? Ülke federasyonunu yok sayabilir miydi? Ülke futbolunu 'kral benim' edasıyla tekmeleyebilir miydi?" sorularına cevap aramadan yapamıyor.

Ben asıl şunu sormak istiyorum: "Bu hareket, futbolumuzun marka değerine ve TFF'nin saygınlığına yapılmış bir eylem midir, değil midir? Bunun TFF Hukuk Kurulu'na göre 'saygınlık ve marka değerini düşürücü' bir yönü var mıdır? Dolayısıyla ceza verilmeli midir? Yoksa cezaya gerek yok mudur?"

Futbol oyun kurallarındaki sarı kart cezasını hakemden gördü; ancak futbol oyun kuralları bu kadar uzun süreli tekmelemeyi tanımlamıyor. Özetle; "Biz Türk insanı olarak 'Aşağılandık mı, aşağılanmadık mı?" Kimse bu yorumlarımı bir takım ya da kişi düşmanlığı şeklinde algılamasın. Beni bir ekibe ya da futbolcuya karşı gibi göstermeye çalışmasın. Hiç kimse Türk futbolunun bugünlere zorluklarla geldiğini unutmasın. Yılların emekleriyle kazanılan ülke futbolunun saygınlığının, dış arenada bilerek ya da bilmeyerek yok edilmesine çanak tutanların sırtını sıvazlamaya çalışmasın. Güvenini tamamen yitirmiş gibi gözüken TFF ve MHK'nın, cezaları formaların çıkarlarına göre mi yoksa futbolun kurallarına göre mi verdiği sorgulanıyor artık. Kendilerine olumsuz bir tepki verildiğinde hemen 'savunma' ihtiyacı hissedenlerin, asıl savunması gereken kurumu, savunmasız bırakmasını kimse istemiyor. Bu iyi bilinmeli...

Beşiktaş Kulübü, yaptığı açıklamada, "Federasyon istifa edip, tekrar güven tazelemeli." dedi. Görev süresi devam eden bu TFF ve MHK, koltuklarını bırakmak istemezler, istemiyorlar da. Zaten işi o kadar sıkı tutuyorlar ki yıl sonu mali genel kurulda, belki olağanüstü seçim kararı alınır korkusuyla, tüm hakemlere ve gözlemcilere illerdeki hakem kurullarınca imza attırılıyor. Amaç, kanunla delegelik verilmiş olan mevcut faal futbol hakemleri ve gözlemcileri derneği genel merkez yönetimini -kendileri gibi süreleri olduğu halde- olağanüstü seçime götürmek. Dolayısıyla oradaki delegelikleri ele geçirip, kendilerine oy verecekleri işbaşına getirmek. Yani kendileri için yapılmasını istemedikleri şeyleri, kendi çıkarlarından olsa gerek, başkalarına yapıyorlar! İki yıldır uğraştıkları halde bir türlü hakem derneklerini ele geçiremeyen, kendi yönettikleri, atadıkları hakemlere ve gözlemcilere otorite sağlayamayanların Türk futbolunu yönetir olmaları ciddi bir çelişki olsa gerek!..

Ali AYDIN
- Zaman