MHK NE YAPMAK İSTİYOR?

Eklenme tarihi 10 Temmuz 2010 Cumartesi
Ekleyen: MaviKokart


Medyaspor ve Cumhuriyet gazetesi spor yazarı Sayın Arif KIZILYALIN TFF Yönetim Kurulu tarafından onaylanarak geçte olsa yayımlanan hakem ve gözlemci klasmanları üzerine yorumda bulundu.

Oğuz Sarvan başkanlığındaki Merkez Hakem Komitesi, 2010-2011 sezonu hakem ve gözlemci klasmanlarını belirledi. Gözlemci listesi, tahmin edebileceğiniz gibi 'İzmir' ağırlıklı. Yani Sayın Oğuz Sarvan'ın koltuğa oturmasında sonra bir anda İstanbul'un, İzmir'in önüne geçen güzide ilimiz, 'rekor' sayıda ismi listeye soktu.

Art niyet aramıyoruz şimdilik...

Umarız, gözlemci dostlarımız, geçen yılkı gibi, 2 metre ofsaytı görmeyip, derbilerin skorlarına etki eden "hemşehri" hakemlere, 'süper' not vermezler de, biz de çıkar, "Sarvan doğru tercih yapmış" diyerek özrümüzü dileriz...

Gerçi, dünyanın en eski geçerli saptamasıdır, 'Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır" özdeyişi ama, içinde iki parmak su da olsa, marka değeri adına bardağa 'dolu' diyelim ve hakem klasmanlarına; daha doğrusu Süper Lig'de düdük çalması olası 37 kardeşimize bir mercek tutalım.

Evet, Oğuz Sarvan, 37 ismi 'aile fotoğrafına' dahil edip, Süper Lig'deki 306 maçı 'bu isimlerle götüreceğim' mesajı verdi.

Kabaca bir hesapla hakem başına 8,2 maç düşüyor.

Ne var ki, bu 37 ismin inanın en az 15'i Süper Lig'de 'tabela' hakemliğinin önüne geçemeyecek.

Niye mi?

Biliyorsunuz geçen yıl Sarvan ve ekibinin, gelecek vaad ediyor diye klasman atlattığı Mustafa Öğretmenoğlu, Hüseyin Sabancı, Serkan Koçak, Nihat Akman, Mete Kalkavan gibi isimler, en sıradan maçlarda bile 'oyuncu değiştirmek'ten öteye 'iş' görmemişlerdi...

O yüzden yeni gelen isimlerin hemen hemen 'hiiiiiç' şansı yok diye düşünüyorum... Yani eski tas eski hamam... Hele şu profesyonel hakemlik resmiyete dönüp 3-4 isim doğal olarak 'fazlaca' maç
almaya başlayınca seyreyleyin gümbürtüyü...

Hakemliğinden şüphem yok. Her hafta da maç yönetsin isterim ama FIFA'daki gururumuz Cüneyt Çakır bile eleştirilecek bu hengamede haberiniz ola... Ve yine mesleğini feda etmeyip, şimdiki sistemle maç yönetmeye devam edecek olan Bülent Yıldırım başta olmak üzere birçok önemli ismin de doğal olarak içine kurt düşecek...

Şimdi bakıyorum UEFA'daki, FIFA'daki başarılı hakemlere. Çoğunluğu, doktor, bankacı, öğretmen, diş hekimi... İngiltere dışında sistem bizimki gibi...İngiltere'yi ise habere katmayın orası ayrı bir endüstri...

Yani genelde gözde isimler iş hayatında da başarılı, hakemlikte de!
Ama biz Amerika'yı yeniden keşfetmeyi severiz.

Ne bileyim, devlet kademesinde ilerleyecek, yarın öbürgün belki -umarım- müsteşarlık koltuğuna oturacak bir Bülent Yıldırım, FIFA'da da en üst klasmana çıksa.. Ya da ne bileyim Fırat Aydınus, kendi sektöründe bir numara olsa ve hakemlikte büyük adımlarla yürüse, Cüneyt Çakır sigortacılıkta ses getirip Şampiyonlar Ligi maçlarında boy gösterse fena mı olur?

Ahmet Çakar, sadece hakemliğiyle mi geldi sanıyorsunuz 1990'larda hakemliğin zirvesine "doktor" kartvizitinin gittiği deplasmanlarda ne denli önem taşıdığını o günleri yaşayanlar anlatıyor...

"Oooo hem tıp doktorunusunuz, hem hakem..." diye kaç kişi gelip kutlamış Çakar'ı gidin bir sorun!

Ne o, yoksa yeni nesil, bizim çocuklar iki işi aynı anda yapamaz mı demek istiyorsunuz? Hemen dönün lütfen bu hatadan!



Arif Kızılyalın / arifkizilyalin@medyaspor.com